Eğitim Araçları

Bir önceki yazımızda eğitimin amaçlarını anlatmaya çalışmıştık. Kısaca özetlemek gerekirse, eğitimin amaçları; öncelikle mevcut bilgileri sonraki nesillere aktarmak, insanların yaşam alanları içerisinde kendi kendilerine yetebilecek bilgi, becerilerini ve deneyimi sağlamak, insanın, toplum içerisindeki yerini, konumunu belirleyerek, kendini ifade edebilmesini sağlamak ve ayrıca insanın yaşamı boyunca

Eğitim Araçları

Bir önceki yazımızda eğitimin amaçlarını anlatmaya çalışmıştık. Kısaca özetlemek gerekirse, eğitimin amaçları; öncelikle mevcut bilgileri sonraki nesillere aktarmak, insanların yaşam alanları içerisinde kendi kendilerine yetebilecek bilgi, becerilerini ve deneyimi sağlamak, insanın, toplum içerisindeki yerini, konumunu belirleyerek, kendini ifade edebilmesini sağlamak ve ayrıca insanın yaşamı boyunca mutlu ve huzurlu bir şekilde hayatını devam ettirmesini sağlamak diyebiliriz. Bu tanımları istediğimiz kadar çoğaltabilir veya daha ayrıntılı bir şekilde açıklayabiliriz. Bu yazımızda ise yukarıdaki saydığım amaç ve amaçlara ulaşabilmek için kullanılabilen eğitim araçlarını anlatmaya çalışacağım. Yazımızda eğitim ve öğretim kavramlarının anlam farklılıklarını göz ardı ederek her ikisine de genellikle eğitim kavramı ile ifade etmeye çalışacağım. 

Evet, eğitim birçok araç ve gereçler ile verilebilir. Bu bazen kişinin kendi gözlem ve deneyimleri bazen bir başkasından öğrendikleri bazen kitaplar videolar ses kayıtları ve benzeri materyaller ile mevcut bilginin öğrenilmesi yolları bulunmaktadır. Uç noktaları da ise bilinçaltı öğretme yolları uykuda öğretme prosedürleri hipnoz ile öğrenme ve öğretme yolları gibi usul ve metotlarda bulunmaktadır. 

Kişinin zekâ yapısı, zekâ seviyesi, kavrama kabiliyeti, hafızası, içinde bulunmuş olduğu çevresi, strese maruz kalıp kalmaması, mutlu veya hüzünlü olması, zamanının bol veya az olması ve benzeri birçok şart ve koşul öğrenme düzey ve hızını değiştiren unsurlardan birkaçıdır. Kişiye özel eğitim araçları kullanılırken öncelikle yukarıda saymış olduğu düsturlara birçoğuna bakmak lazım. Kişinin durumuna göre hangi yöntem ve metotların hangi araç ve gereçlerin kullanılacağı belirlenir. Burada iyi bir eğitmen elinde zamanın ötesinde insanlar yetişebilir. Ancak toplumun büyük bir bölümüne yayılmış genel eğitim vermek istendiğinde yukarıda bahsetmiş olduğum unsurların o toplum içerisindeki ortalamaları alınarak eğitim politikası belirlenmelidir. Ayrıca verilecek olan eğitimin hangi alanda olacağı, hangi branşlara yakın olduğu, hangi yaş grubuna verileceği, hangi ortamlarda bu eylemlerin gerçekleştirileceği çok önemlidir. 

Bu yazdıklarımı biraz somutlaştırmak istersek şöyle örnek verebilirim. Verilen eğitimde teorik ve pratik uygulamaların seviyesi bu eğitimin hangi amaçla hangi kesime ne ile verileceği bilinerek karar verilmelidir. Örneğin turizm alanında çalışacak bir insanın genel kavramları öğrenmesinin yanında öğrendiklerini daha iyi kavrayabilmesi için uygun bir ortamda bunları pratiğe dökmesi gerekir. Bir aşçı düşünün yüzlerce dünya mutfağında bulunan yemek tariflerini kitaplardan öğrenmiş. Diğer taraftan ise herhangi bir teorik bilgi almadan sadece mutfakta ustaların yanında çalışarak ve deneyimleyerek işi öğrenmiş bir aşçı bulunsun. Bu iki aşçının yapmış olduğu yemekler arasında dünya kadar fark bulunur. Eski tabirle alaylı ve mektepli diye tarif edebileceğimiz bir durumdur bu. Ve hayatımızın her alanında karşımıza çıkar. Bizim ülkemizin en büyük yanılgılarından bir tanesidir aslında. Alaylı mı iyi iş çıkartır, mektepli mi iyi iş çıkartır? Bu kısır döngü maalesef halkımızın içerisinde bir kısmını eğitimi küçümsemesine bir kısmının ise almış olduğu teorik eğitimin her şeyin en iyisini bildiğini zanneden ukala bir nesile dönüştürmüştür. İşin sırrı alaylı ve mektepli dediğimiz kesimin almış oldukları eğitimin mesleğin yapısına göre doğru harmanlanmış şekli ile alınan eğitimde gizlidir. Bu kavramları açıkladıktan sonra eğitim araçlarını müsaadenizle biraz irdelemek istiyorum. 

Günümüzde eğitimin büyük bir kısmı okul veya benzeri kurum veya kuruluşlarda verilmektedir. Bu yapının adı okul, üniversite, dershane, etüt merkezi, kurs merkezi ve benzeri birçok değişik biçimde karşımıza çıkmaktadır. Hababam Sınıfı'nın meşhur sözüne buradan değinmesek ayıp etmiş oluruz. "Okul sadece dört duvarı betonla çevrilmiş yer değildir".

Ülkemizdeki okul yapıları ağırlıklı olarak kent merkezlerine yoğunlaşmış ve kırsal kesimin okul imkânlarını ulaşabilmesi geçmişe nazaran daha az zorluk ile mümkün olsa da yeterli düzeye ulaşamamıştır. Bu yüzden eğitim öğretim araçları içerisinde okullarımız ya fizikken hiç yoktur veya sadece teorik eğitimi verildiği alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Ne demek istiyorum bu konuda biraz açıklayayım. Mesela yanı başımızda 6-7 milyon nüfusa sahip olan Bulgaristan okullarına baktığımızda ister kent merkezlerinde olsun ister orta büyüklükteki yerleşim alanlarında olsun isterse kırsal alanda olsun hemen hemen her okulun yanında öğrencilerin kullanabileceği yüzme havuzları bulunmaktadır. Bizde ise birkaç sene önce ilçe merkezlerine gençlik ve Spor bakanlığı bünyesinde yüzme havuzları yapılmaya yeni başlandı ancak bunun yönetimi ve verimi tartışılır. Doğru bir adımdı ama yetersizdi. Geç kalınmış bir uygulamaydı ama gerekliydi. Ben yüzme havuzunu bir örnek olarak verdim. Çocuklarımız, gençlerimiz, içerisinde onlarca baraj, onlarca göl, onlarca nehir ve akarsu ve üç tarafı deniz olan bir coğrafya sahip olmamıza rağmen her yıl yüzlerce canımız yanlış sularda yanlış yerlerde yüzme bilmedikleri için can vermektedirler. Bunun yanı sıra gelişmiş ülkelere baktığımızda okullar birbirlerini tamamlayan kampüsler halinde bulunmaktadır. Yani bir okul sınırları içerisinde spor alanları, müzik atölyesi, sanat merkezi, fen ve kimya laboratuvarları, sinema ve tiyatro gibi etkinliklerin yapılabileceği sosyal alanlar, çocukların ve gençlerin pedagojik durumlarına göre serbest bir şekilde oyun kurabilecekleri geniş alanlar ve sayamadığım birçok özelliği bünyesine barındırmaktadır. Şimdi bana diyeceksiniz ki bu imkânsız. Hayır, imkânsız değil sadece doğru kaynağı doğru eller ile doğru yerlerde kullanmak bu veya buna benzer hayati öneme sahip birçok kaynağımızın yerli ve yerinde kullanılmasını sağlayabilir. Tabii bu söylediklerim şimdi bizim için bir ütopyadan başka bir şey değildir. Çünkü bizim ülkemizin eğitim amacı yazımızın başında saymış olduklarımız veya bir önceki yazımda bahsetmiş olduğum amaçlardan hiçbiri değildir. Bizim ülkemizdeki eğitimin amacı eğitimin doğru verilip verilmediğini ölçen materyallerden sadece sınav odaklı bir yapıya dönüşmüştür. Sınav, sistemimizin ana tema olması eğitimimizi, en başından son rahlesine kadar yanlış politikaları ile yanlış araç ve gereçler ile, yanlış yöntem ve metotları kullanmamızı sağlayarak gençlerimizi çocuklarımızı umutsuz kendisini ifade etmeyi bilmeyen bazen çok egoist bazen ise çok pısırık bir kişiliğe dönüşmesini sağlamıştır. 

Biz esas amacımızdan sapıp amacımızın ne derece gerçekleştirildiğini belirleyen araçlardan biri olan sınavı temel amaç olarak aldığımız için ne kadar müfredat değiştirsek de, ne kadar politikacı değiştirsek de, ne kadar okullarımızı yenilsek de, başarılı olma konusunda her zaman bir sıfır yenik başlarız. Özellikle etrafımızı çevreleyen komşularımızın bizim ülkeye karşı tavırları, birinci ligde oynayan süper ekonomi ve süper askeri güce sahip olan kodaman devletlerin emellerine biliyoruz. Bunları bilmemize rağmen onlarla daha iyi mücadele etme konusunda çok geri kalırız. 

Başınız ağrıttım bu konu üzerinde ilerleyen zamanlarda nasip olursa uzun uzadıya tekrar tekrar yazmak istiyorum. Ancak son söz olarak şunu söyleyelim. Eğitimini öğretimini düzgün almış kişi, ailesine ve topluma, hiçbir şekilde gerek ekonomiye gerek sosyal yaşantı gerek maddi ve manevi ihtiyaçları konusunda aç veya doyumsuz olmaz, sonradan görme olmaz, başkasının mutsuzluğu ile mutlu olabilecek bir kişilik barındırmaz. 

Kalın sağlıcakla.