Kaldırımlar…

Kaldırımlar deyince nedense, büyük üstat Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” adlı şiiri geliyor aklıma

Kaldırımlar…

Kaldırımlar deyince nedense, büyük üstat Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” adlı şiiri geliyor aklıma. Bu yazımızda edebiyat konusunda bir şey paylaşmayacağım. Dilimin döndüğünce şehir merkezlerinden hayatımızın içindeki kaldırımlardan bahsedeceğim.

“Kaldırım” kelimesi üzerine birçok şiir, afili sözlerde bulunmaktadır. Genellikle gece, yalnızlık, hüzün, ağlamak, soğuk ve ayrılık acısı gibi kelimeler ile beraber kullanılmaktadır.

“Kaldırım” kelimesinin sözlük anlamına bakınca kısaca “taşlarla yapılan yol döşemesi” ve “sokak ve caddelerin iki yanında, yayaların yürümesi için yapılan, hafif yüksekçe yol, yaya kaldırımı” anlamları çıkmaktadır.

Akademik olarak baktığımızda ise gerek kent planlama, gerek yaşam standartları gerekse ülkelerin, bölgelerin gelişmişlik düzeyleri arasında; kaldırımların yüksekliği, genişliği, kullanımındaki kolaylığı, kaldırımın üzerinde bulunan ağaçlar, tabelalar vb. onlarca kriter sayılmaktadır.

Ben bugün Gölbaşı’ndaki kaldırımları yazacağım. Yalnız Gölbaşı’nda ki kaldırımların sık sık etrafındaki inşaatlardan dolayı bozulmasını, bazı bölgelerde dar olmasını, döşemelerin bozukluğunu üzerindeki çukurları yazmayacağım. Şimdi diyeceksiniz ki peki neyi yazacaksın? Hemen söyleyeyim kaldırımları işgal eden işletmeleri yazacağım.

Belediyeler işletmelerden veya pazarcılardan herkesin ortak kullanım alanı olan kaldırım veya yolları işgal ettikleri alanın yüzölçümüne göre önceden belirlenmiş rayiç bedeli üzerinden alır. Pazarcılar için herkesin bildiği gibi kurulduğu bölgede belirli sokak veya caddeler tamamen kapanır. Pazar alanı dışında bulunan işletmeler ise dükkânının önünde kaldırımın bir bölümünü sergi gibi kullanabilir. Eğer lokanta, çay ocağı, pastane gibi yemek-içme hizmeti veren işletmelerde kaldırımın genişliğine göre bir iki masa atabilir. Bunlar kanun ve yönetmelikle belirlenmiştir. Benim bunların hiç birine itirazım yoktur. Ama kaldırımın tamamına yakınını işgal ediliyorsa orada bir sorun var demektir.

Evet! özellikle şehirlerarası yol üzerinde bulunan kaldırımların işgali o kadar abartılmış ki yolda yürümekte zorlanıyorsunuz. Yürümekte zorlanma sebebiniz kaldırımlarda yürüyen insan sayısının fazlalığı değil. O kaldırımı işgal eden masalar sandalyeler. Özellikle birkaç tane kıraathane mi, çay ocağımı, kahvehane mi belli olmayan işletme var ki, işletmenin önünde masalarda oyun oynanıyor her türlü abes kelime ve cümleler havada uçuşuyor. Mecburen kullanmakta olduğun yoldan geçerken sanki buradan niye geçiyorsun gibi tavırlar ise insanı çileden çıkartıyor.

Özellikle akşam güneş battıktan sonra bu kaldırımlar üzerindeki oyun masalarının yoğunluğu ikiye üçe katlanmakta. Manava gitmişsindir elinde poşet kaldırım üzerindeki masaların arasında geçemiyorsun mecburen yolunu uzatarak diğer caddeye gidiyorsun veyahut ana cadde üzerine çıkmak zorunda kalıyorsun. Ana cadde üzerinde de genellikle oyun oynayan kişilerin araçları park halinde bulunuyor zaten. Mecburiyetten ana yolun ortasında gitmek icap ediyor.

Elinde tutmuş küçük çocuğunla markete gidiyorsun, adam kendini o kadar oyuna kaptırmış ki ağzında çıkanı kulağı duymuyor en hafifi argo kelimeler, bağrışmalar veya daha kendini bilmezlerin ağzından dökülen küfürler. Durup uyarsan bir kamyon dayak yediğin yanına kar kalır. Lanet okuyup duymamazlıktan gelsen küçük çocuk gözünün içine bakıyor ne diyeceğini bilemiyorsun. Ben az söyledim siz çok anlayın.

Ver hâsılı dostlar ben güzel Gölbaşı’nda kaldırımların bu fütursuz işgalden kurtulmasını istiyorum. Acaba çok şey mi istiyorum