Satılık/Kiralık Ev(İnsanlık) Var

Yazıma başlamadan önce 09.08.2023 Çarşamba günü terör saldırısında şehit olan babayiğitlerimize Allah’tan rahmet ve milletimize baş sağlığı diliyorum.

Satılık/Kiralık Ev(İnsanlık) Var

Yazıma başlamadan önce 09.08.2023 Çarşamba günü terör saldırısında şehit olan babayiğitlerimize Allah’tan rahmet ve milletimize baş sağlığı diliyorum.

Rabbim tüm şehitlerimizi sıkmasın, incitmesin, rahmetiyle sarıp sarmalasın İnşaAllah. Her ne kadar bu olayın son bulmasını dilesek de biliyoruz ki maalesef askerimizin polisimizin kanını dökmek için bekleyen hainlerin sonu gelmeden bu dileğimiz avuntudan ibaret olacaktır.
İnsanoğlu, her zaman kendini tanımlayacak bir şeyler bulmuştur. Bunlardan bazıları, ins, insan, âdemoğlu, birey, şahıs, kişi, insanoğlu gibi. Dilimizle beraber, kişinin ailesinde, yakın çevresinde, iş çevresinde, mahallesinde, arkadaş çevresinde bireyi tanımlayacak unvanlar vardır. Bu unvanları kendisinin yaptıkları veya yapmadıklarına bakarak bazen kendisi hak eder bazen de kendisi dışındakiler layık görür. Bazı unvanlar kişiyi gururlandırırken bazısı yerin dibine sokar. Günlük yaşantının yanında içinde yaşadığımız toplum, kültürümüz, devletimiz, dinimiz de bireyleri tanımlamıştır. Bilim dallarına baktığımız da yine sosyolojik olarak, tarih bilimi olarak edebiyat bilimi olarak, fen bilimleri olarak hukuksal açıdan, işletme açısından, sağlık açısından kişiyi tanımlayan onlarca kavram vardır. Bu tanımların üzerine nasip olursa daha detaylı şekilde yazılar kaleme alabilirim. Ancak bu yazımızda birey ve toplumların başına gelen felaketler sonrasında yaptıkları üzerine yazmak istiyorum.
Evet, çok büyük bir felaket yaşadık. Bilinen tarih içerisinde etki ve hasar alanı bu kadar fazla olan iki tane deprem yoktur. Birçok evde birçok can aldı. Üstüne üşüdük, aç kaldık, susuz kaldık, fırtına vurdu, sel vurdu, dolu vurdu şimdi halen devam eden artçılar ve sıcaklar devam ediyor. Savaşlar felaketler toplumları değiştirirken toplumu oluşturan bireylerde değişir. Kimi toplumlar bu felaketlerden dersler çıkartır, bir araya gelir, kenetlenir, düşeni kaldırır, yaralar beraber sarılır, acılar beraber yaşanır. Sonunda küllerinden yeniden doğan toplum daha güçlü ve daha kararlı bir hale gelir. Bunlara; ikinci dünya savaşından sonra Almanları, Japonlar örnek verebiliriz. 
Kimi toplumlarda yaşadığı felaketler sonrasında bir araya gelemezler, birlik olamazlar, bireysellik ön plana çıkar. Önce ben olarak başlar yıkım, herkes kendi nefsine çeker toplumları bir arada tutan düşenin elinde tutmak yerine, düşene bir tekmede sen vura dönüşür. Bireyselleşme ilk başta insana hoş gelir, özgür irade adı altında ardı arkası düşünülmeden insanlıktan uzaklaşan olaylar baş gösterir. Tıpkı ergen gençler gibi aklı bir karış havada gezen,  görüntüsü güngörmüş feleğin çemberinden geçmiş gibi koca koca adam gibi görünürken, en ufak bir menfaat kaybı düşündüğünde ise anasını, babasını, eşini, ahbabını tanımayan neye kızdığını bile bilmeyen laf, söz dinlemez yaramaz bir çocuk gelir. Küçük menfaatler uğruna toplumun huzuru, bütünlüğü yavaş yavaş kaybolur. Evet, bu durumda önce saygı kişiliğe karaktere değil, güce, korkuya, kendisine sunulan faydalara yönelir. Adamlık, para ile ölçülür. Paranın helal mi haram mı kazanıldığına bakılmadan sadece para geçer akçe olur.
Evet, hepimiz insanız hepimiz hata yaparız. Hiç birimiz ak sütün içindeki ak kaşık değiliz. Hata yapmak fıtratımızda var. Zaten dört dörtlük insanda, toplumda yoktur. Batı medeniyeti 1400’lü yıllarda ideal insan, ideal kent, ideal toplum gibi akımlar ile ütopyanın temellerini atmışlar. Bu arzuları yüzünden onlarca katliam ve savaş yapılmış. Kendi kalıplarına uymayan insan ve toplumları katletmelerine rağmen hiç bir zaman arzuladıkları ideal toplum düzeye ulaşamamışlar. Mükemmel olma gibi bir derdimizde yok zaten.
Gölbaşı halkı içinde bulunduğum süre zarfı içinde yardımlaşmayı, misafirperverliği, dayanışmayı içine sindirmiş bir toplum. Yeni evlenen ancak evinin eşyası olmayanlara yapılan yardımlar, kimsesiz veya bir şekilde kendine sığınanı koruyup kollayan, komşusunun cenazesinde acısını paylaşan insanların yurdu. Bakkalına gelen her çocuğa en azında bir şeker, sakız, balon, meyve suyu veya o an o çocuğu sevindirecek bir şey ikram eden. Cebinde parası olmayan birinin lokantasına geldiğinde, karşındakinin gururunu kırmadan en iyi yemekleri ikram ederek sonra verirsin diyerek tebessümle yolcu eden esnafları var. Aylık taksiti ödeyemeyeceğini bildiği kişiye çay ikram edip cebine harçlık koyan esnafları var. Rahmete kavuşmuş dedesinin hatırına harman zamanına ödemeyi kabul edenler var. Tezgâhındaki meyvelerin tadına bakmaya çekinenlere kendi elleriyle ikram edenler var.
Daha fazlasını deprem günlerinde gördük, üstündeki son örtüyü sokaktaki çocuğa teslim edeni gördüm. Önce çocuklar ve kadınların karnı doysun diyerek son tabak yemeği kabul etmeyen insanları gördük. Parmaklarının parçalanmasına aldırış etmede enkazdaki betonları tırmalayanları gördük. Bu örnekleri tek tek yazmak için bu satırlar yetmez biliyorum.
Ancak Gölbaşı’nda binaların enkazları kalktıkça bu hasletler yerine yukarıda bahsettiğim bireysellik yavaş yavaş toplumumuza yayıldı. Özellikle kiralık ve satılık evler konusunda. Deprem öncesinde yani 6 ay önce ev kiraları en fazla 1500-2000 TL iken şimdi en ucuzları bile 5-10 bin arasında 18000 TL’ye bile kira isteyenden bahsediliyor. Yeni binalar 500bin-900bin arası da iken, şimdi ise almış başını gidiyor. Kim ne tutturursa 3 milyon, 4 milyon.
Şimdi bazıları diyecek ki serbest piyasa. Bende onlara şunu derim halen sallanıyoruz. Sallanmaya da devam edeceğiz (deprem). Bir gün kalktığınızda o kıymet biçemediğiniz evleriniz Allah korusun yerinde olmayabilir.
Şimdi bazıları diyecek ki sana ne? Bende onlara, deprem gününü hatırlatırım. O çaresizlikte bin tane evinizde olsa Gölbaşı’nın tamamı sizin de olsa hiç bir önemi yoktu. Küçük kıyameti yaşadık, Büyük kıyamet daha yaşanmadı.
Şimdi bazıları diyecek ki, herkes böyle yapıyor. Bende onlara sen doğru ol, eğri elbet belasını bulur derim.
Bir tarafta insanlık bir tarafta geçici menfaat, bir tarafta vicdan diğer tarafta …
Tercih sizin.
Selam ve saygılarımla.