Vakitsiz bir üzüm bağının bozumudur, hepsi

Bir çocuk, heyecanı yarın Karlara bezeli, imkanı bol yaşam Hazırlanıyor, münbit topraklar Her mevsime ayrı nazarla

Vakitsiz bir üzüm bağının bozumudur, hepsi

Bir çocuk, heyecanı yarın

Karlara bezeli, imkanı bol yaşam 

Hazırlanıyor, münbit topraklar

Her mevsime ayrı nazarla

Güller içinde raylar

Sarımtırak sokaklar, bırakıyor

Yağmurun en güzel yağdığı yerde

Kovalanırken nasip, yanı başında işte o göl

Bir gecenin acizliğini yaşıyor, bugün

Gök hıçkırarak ağlarken yer, yer kalkıyor öfkeyle 

En tatlı rüyanın eşiğine, sığmıyor

Hayaller gerçeklere, düğümleniyor

Umutlar geleceğin enkazına...

 

Boğazda bir sancı, kalıyor uzun mu uzun

Bitmiyor, salınırken dökülen tüm kırgınlıklar

Çöküyor, umutlara kanatlanan güvercinler

Bin parça, hasret çalıyor kulaklara

Dokunan yüzler, birer çaresizlik ovası

Kaybolan gözler, bilinmezliğin yuvası

Avunan taşları fırlatıyor, sinelere

Unutulan ağıtlar toplanıyor, yıldızlarda

Kuşlar kayboluyor, sur sesiyle

Kızılımsı bir ateş, dalgalanıyor 

Huzuru kaçan bütün yorganlar

Ağırlıklarıyla kalıyor, ömürde

Kimsenin sahiplenmediği bir vaveyla

Bir şehir sessizliğe gömülüyor 

Bu bir serenat değil, hayır hayır

Vakitsiz bir üzüm bağının bozumudur, hepsi...

 

Gölbaşı

Mustafa Vakkas Atalay

26 Mart; 6 Şubat'a ithafen...